Yazılarımızda sürekli dile getiriyoruz, Türkiye’de tarım alanları daralıyor, çiftçiler tarımdan kopuyor, tarımda daha çok ithalatçı oluyoruz, kırsal nüfus giderek azalıyor. Mazot, gübre, yem fiyatları tarımsal ürün fiyatlarına göre daha hızlı ve daha yüksek oranda artıyor. Türkiye’de küçük ve orta büyüklükte çiftçiliğinin yaygın olarak yapılması, piyasada çiftçinin korunmasını elzem hale getiriyor. Ancak devletin neoliberalleşmesi, yani girdi ve ürün piyasalarından çekilmesi, tarım kredisi piyasasını bankalara terk etmesi, eşitsiz ilişkiye izin veren ortamı yaratması dolayısıyla küçük üreticinin piyasadaki büyük ve çoğunlukla da tek alıcı veya satıcı konumunda olan şirketlerle karşı karşıya gelmesi; onların dayattığı ve neticesinde rant elde edecekleri fiyatları ve koşulları kabul etmek zorunda kalması, yani, küçük üretici ücretli işçi olmadan da kapitalist ilişki ağlarının içine girerek sömürülmesinin önü AKP’li yıllarda daha da açıldı. Çiftçi ya tarımdan kopup başka bir alanda özellikle hizmet sektöründe sömürülmeye devam ediyor ya da yine tarımda güç bela üretim yapıp yine tarımda sömürülüyor. Son yıllarda çiftçinin tarımsal üretimi güç bela sürdürmesi ise tarımsal kredilere bağlı hale geldi.
TARIMA SAĞLANAN KREDİLER ARTIYOR! ZİL TAKIP OYNAYALIM MI?
2000’li yıllarda tarımsal kredi kullanımı ciddi bir şekilde arttı. 2002 yılında yaklaşık 4 milyon TL olan tarımsal krediler yaklaşık 11 kat artarak 2014 yılında 45 milyon TL’ye ulaştı.
eki tamam tarımsal kredilerin kullanımı arttı, bu iyi mi kötü mü? Nasıl yorumlayacağız? Bankalar “çiftçimize şu kadar kredi kullandırdık” diye övünüyorlar, buna sevinecek miyiz? “Ne yani siz tarımın finanse edilmesine karşı mı çıkıyorsunuz?”, “Tarım finanse edilmesin de tarımsal üretim dursun mu?” diyenlere ne diyeceğiz? Evet, tarımın finanse edilmesi gerekli ve önemli ancak bu tarımsal üretimi geliştirmekten öte tarımsal üretimi ve çiftçiyi bir kısır döngü içinde bırakıyorsa bu durumu farklı değerlendirmek gerekiyor. Çiftçi özellikle 2000’li yıllarda tarımda tutunabilmek için tarımsal kredilere sarılmış durumda. Bu gerçek kullandırılan kredilerin yapısı incelendiğinde ortaya çıkıyor.
ÇİFTÇİ TARIMSAL ÜRETİM İÇİN KREDİYE MAHKUM
2014 yılında kullandırılan tarımsal kredilerin yaklaşık % 50’si kısa vadeli, % 50’si orta ve uzun vadeli krediler. Tohumluk, kimyevi gübre, bitkisel ve hayvansal üretimde ilaç kullanımı, akaryakıt vb. ihtiyaçlar için kullanılan kısa vadeli kredilerin, vadeleri en çok 1 yıl olduğu ve sermaye birikimine doğrudan katkısı olmuyor. Dolayısıyla çiftçilerin tarımsal üretimi devam ettirmesi borçlanmasına bağlı, bu da önemli risk ve tehlikeler barındırıyor. Diğer yandan, tarımsal işletmenin canlı ve cansız demirbaş unsurlarını oluşturan her türlü tarımsal araç-gereç, iş ve irat (gelir getiren) hayvanlarının sağlanması için ve yatırım amacıyla kullanılan orta ve uzun vadeli kredilere temkinli yaklaşmak gerekiyor. Elimizde bilimsel bir veri olmasa da bankacılık sektörü içinden bir uzmandan aldığım bilgilere göre bankalar tarıma sağladıkları kısa vadeli kredileri daha yüksek faiz oranından orta ve uzun vadeli kredi gibi kullandırıyor. Kaldı ki orta ve uzun vade kredilerin ciddi bir olumlu etkisi olsa tarımdaki makro verilere mutlaka yansırdı. Ama o da yok. Ayrıca, son yıllarda tarımsal krediler aracılığıyla tarıma tarım dışından girişler yapıldığını biliyoruz.
Kaynak: BDDK, BÜMKO, 2015
Bizi Facede sosyal Medyada Takip edin.Pomaklar hakkinda her seyden an itibari ile Haberiniz olsun .. Haber Analiz · > Ekonomi · > Röportaj · > Aile-Sağlık-Eğitim · > Gezi-İzlenim · > Hayatın İçinden Pomakbülteni Haber Portalı.